Tövbe'nin Doğası: Gerçek Tövbe!

Acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık olan Allah’ın adıyla !

 

 

Tövbe kapısına nasıl girilir?

Yere düşen vazo param parça olmuş.  Salonda kendi başına oynayan çocuğun kalbi birden bire dehşete kapılmış ve güm güm atmaya başlamış, çünkü vazo annesinin en değerli eşyalarından biriymiş.  Çocuk yaptığını saklamak için kimseye bir şey söylemeden hemen cam parçalarını toplayıp gizlice çöpe atmış; fakat yüreği bu yaptığından içten içe rahatsızmış.  Diğer odada çalışan annesi sesi duyup olup biteni tahmin etmiş.  Ancak bunu çocuğuna belli etmemiş. Çocuk, hiç bir şey olmamış gibi davranarak günlük hayatına devam etmeye çalışmışsa da nafile, çünkü annesiyle her göz göze gelişinde bu suçluluk duygusu adeta bir tokat gibi çarpıyormuş yüzüne.  Ancak Anne tabî ki çocuğunu çok seviyor ve çocuğun sadece gizlemeye çalıştığı bu suçunu itiraf etmesini bekliyormuş.  Nihayet çocuk bu rahatsız edici duruma daha fazla dayanamamış ve “Annecim çok özür diliyorum ama en sevdiğin vazoyu kırdım” diyerek suçunu itiraf etmiş.  Sizce bu noktada bu küçük olay kapanmış mı dersiniz?  Çocuk tövbe etmiş ama sanki hâlâ bir şeyler eksik değil mi ne dersiniz?
Tövbe! Tövbe!  Bu hepimizin çok sıklıkla kullandığı bir ifade ancak kalben söylüyor muyuz?  Hepimiz yapmış olduğumuz bir şeyin yanlış veya Allah’a karşı olduğunu fark ettiğimizde tövbe duası hemen ağzımızdan çıkıverir.  “Ya Rabbim, Sana karşı günah işledim ondan tövbe ediyorum ve senden bağışlanmamı dilerim”  Peki ya hiç Tövbe nedir veya faydası var mı diye düşündünüz mü?  Neden Tövbenin doğal bir gereklik olduğunu hissediyoruz?
Bu soruların cevaplarını birlikte arayalım.  Tövbe duası Allah-u Teâlâ’ya sunulduğu ve kendisinden mağfiret dilendiği için, Allah’ın tövbe hakkında açıkladıklarını öğrenmemiz oldukça mühimdir. İşte bu noktada semavi kitapları incelememizin yararı var.  Bu kitapların buyurduğu gibi:
(Allah, Senin) Sözün adımlarım için çıra, Yolum için ışıktır. (Zebur Mezmur bölümü119.Bap 105)
Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik. (Mâide sûresi 5:46)
Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür. (Âl-i İmrân sûresi 3:138)
Tövbe konusunu incelemeye başladığımızda hem Kitabı Mukaddes’te hem de Kuran-ı Kerim’de tövbe edenlerin bulunduğunu keşfediyoruz.  Hz. Âdem ve Hz. Havva, Allah’ın yasaklandığı ağaçtan yiyerek Allah’a karşı geldikten sonra ayet-i kerime’ye göre şöyle tövbe ettiler:
“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik  Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz ” (A'râf sûresi 7:23)


Hz. Musa bir adam öldürdükten sonra günah işlediğini fark edince tövbe etti:
Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı.(Kasas sûresi 28: 16) 
Bir diğer ayette ise Hz. Davud’un nasıl tövbe ettiğini okuyoruz


Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi. (Sâd sûresi 38:24) İşte Zabur’daki bu ayet-i kerime’de Hz. Davud’un ettiği tövbe bulunuyor:
Ey Allah, inayetine göre bana acı; Rahmetinin çokluğuna göre isyanlarımı sil. Fesadımdan beni büsbütün yıka ve suçumdan beni temizle.  Çünkü isyanlarımı bilirim ve suçum daima önümdedir.  Sana, ancak sana karşı ben suç ettim ve senin gözlerinde kötü olanı işledim. (Zebur Mezmur bölümü 51.Bap 1-4)


Tövbe sözcüğün mânâsı


Konumuzu derinleştirmeden önce Tövbe kelimesine bakalım.  Türkçede kullandığımız tövbe ya da tevbe kelimesi, Arapça tâbe, yetûbu kökünden gelmekte olup asıl anlam Allah’a dönüş ve yöneliştir.  Aynı şekilde Tevrat’ın yazıldığı dil olan İbranicede ‘tövbe’ diye çevrilen kelimenin soob kökünden gelir ve tıpkı Arapçada olduğu gibi, dönmek ya da geri gelmek mânâsındadır.  İncil’i incelediğimizde ise‘tövbe’ kelimesinin başka bir kökten geldiğini görüyoruz.  İncil-i Şerif yazılırken tövbeyi ifade etmek için metanoia sözcüğü vahiy olundu.  Bu sözcüğünün mânâsı ‘değişmek’ olduğu için İncil’de tövbenin başka bir boyutuna odaklanıldığı anlaşılıyor.


Allah’ın işleri


Tövbe’nin manasına bakıldığında basit olarak bir şahsın işlediği günahtan Allah’a dönmesi eylemi olarak açıklanabilir.  Hâlbuki tövbe sadece insani bir eylem olarak nitelendirilemez, çünkü Allah-u Teâlâ’nın önemli işlerini de kapsar.  İşte bunun için İlk olarak şu üç ana unsura bakmamız icap eder.  Birincisi, Kulun günahlarının Allah katındaki etkisi nedir?  Ondan sonra Allah’ın çağrısına ve son olarak Allah’ın tövbeye karşılığına bakacağız.


Allah katındaki etkisi:


Tövbe etmenin ne kadar gerekli olduğunu anlamak için yaptığımız isyanın Yüce Allah’ı nasıl etkilediğini çok iyi bilmemiz lazım.  Daha önce de bahsettiğimiz gibi çocuk vazoyu kırdığında bu sadece onun durumunu etkilemedi; aynı zamanda kırılan vazo annesini de üzdü çünkü bu vazo Annenin değer verdiği bir eşyaydı.  Aynı şekilde Hz. Davut’un tövbe duasına baktığımızda bir hakikat görüyoruz.  Davut diyor ki ‘Sana, ancak sana karşı ben suç ettim ve senin gözlerinde kötü olanı işledim.’  Kesinlikle işlediğimiz kötülük Allah’ı etkiliyor.  Yüce Allah’a karşı geldiğimizde, noksan sıfatlardan münezzeh olmasına rağmen, sanki yüreği sızlıyormuş gibi.  Evet, kusursuz olan Allah’a uygun bir hayat yaşayamayışımız, mutlaka O’nu hüzünlendirir.  Nitekim âşık olduğumuz kişi bize ihanet ederse kedere boğulup hüsrana uğrarız ve sevgilimizin bize tekrar gelmesini arzu ederiz.

Allah’ın çağrısı:                  

Bu gerçek, bizi ikinci unsura getiriyor.  Biz isyan ettikten sonra, Allah-u Teâlâ tekrar Kendisine dönmemizi özlüyor.  Yani tövbenin ilk adımının kendimizden değil Allah’tan gelmesini kabul etmeliyiz.  Ayet-i kerime’de şöyle buyrulur:
Onlara de: Varlığım hakkı için, Rab Allah’ın sözü, kötünün ölümünden değil, ancak kötü adamın yolundan dönüp yaşamasından zevk alırım; dönün, kötü yollarınızdan dönün; çünkü niçin ölesiniz, ey İsrail evi? 
(Eski Ahit Hezekiel Peygamber bölümü 33.Bap 11)
Bu ayette Allah’ın çağrısını duyabiliriz.  Kendisine karşı isyankâr bir durumda kalmamızı istemiyor, ölüm ve helâke doğru giden yoldan dönmemizi isteyerek bizi arıyor.  Bir hadiste anlattığı gibi çölde devesini kaybeden adam, onu bulana dek aramaktadır ve bulduğunda sevinci büyük olur.  İncil-i Şerif’te Hz. İsa’nın misallerinden birinde aynı gerçeği görüyoruz.  Koyunlardan birini kaybeden çoban bütün zorluklara rağmen koyunu bulana dek arıyor ve bulduktan sonra büyük bir sevinçle evine dönüp arkadaşlarıyla coşuyor. (İncil-i Şerif Luka bölümü 15.Bap 3-6) Bu misali anlattıktan sonra Hz. İsa şöyle bir tebliğde bulunuyordu:
“Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, … büyük sevinç duyulacaktır." (İncil-i Şerif Luka bölümü 15.Bap 7)
Başka yerde Hz. İsa, koyunları koruyan çobanın kendisi olduğuna dair tebliğde bulunmuştur.  Doğru yoldan sapan koyuna benzeyen beşeri arayıp tövbe kapısını sağlayan Yüce Allah’ın bağrından gelen kendisidir.  Bu mübarek ayet Hz. İsa’nın tedrisini beyan eder
 Kapı Ben'im. Bir kimse benim aracılığımla içeri girerse kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur.  Hırsız ancak çalıp öldürmek ve telef etmek için gelir. Bense insanlar hayata, bol hayata sahip olsunlar diye geldim. Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. (İncil-i Şerif Yuhanna bölümü 10.Bap 9-11)
Bu ayet, Hz. İsa’nın hem bizi çağıran ve arayan çoban hem de Allah’ın sağladığı tövbe kapısı olduğunu açıklar. 

Allah’ın tövbeye karşılığı

 Kitab-ı Mukaddes’i daha çok incelediğimizde üçüncü unsurun farkına varız.  Allah, kendisine karşı isyankârları arayıp bulmakla tatmin değil, aynı zamanda bu kişiye yardım edip onu değiştirmeyi arzuluyor.  Bu mübarek ayeti dikkatimize alırsak, ne görebiliriz?
İsyanlarınızı bulut gibi, Günahlarınızı sis gibi sildim. Bana dönün, çünkü sizi fidye ile kurtardım." (Eski Ahit Yeşaya Peygamber bölümü 44.Bap 22)
Allah-u Teâlâ Kendisine dönmemizi, yani bizi tövbe kapısına çağırıyor ama çağrısının yanı sıra Allah’ın yaptıkları geçmiş zaman olarak vahyi olunmuştur.  Günahlarınızı sildim ve kurtardım ondan dolayı dönüp tövbe edin.  Burada Yüce Allah bir gerçeği biz kullarına gösteriyor; tövbe beşerin sorumluluğudur ancak önce Yüce Allah, Kendisi, isyankârları bağışlamak için onları çağırıyor.  Ondan ötürü dönmemiz kabul olunur ve Allah’tan mağfiret alacağımızdan emin oluruz.  Birçok ayetin söylediği gibi Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.  O kullarının tövbe etmesini arzular ve tövbe kapısının açık olmasını sağlar, ayet-ı kerimenin açıkladığı gibi:
Yahut Allah’ın iyiliği seni tövbeye götürdüğünü bilmeyerek O’nun iyiliğinin ve sabrının ve tahammülünün bolluğunu hor mu görürsün?
(İncil-i Şerif Romalılar bölümü 2.Bap 4)

Hz. Nuh’un duasında aynı gerçeğini görebiliriz:
Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum! (Hud sûresi 11:4)
Ayet-i kerime’de tövbenin neticesinin Allah-u Teâlâ’nın ihsanına bağlı olduğu açıklanır.  Eğer Allah, bol rahmetinin vasıtasıyla ihsanını bize göstermezse, tövbe etmiş olsak bile, hala hüsran veya ziyana uğramış oluruz.


İnsanın Mesuliyeti:


Gördüğümüz gibi tövbede beşerin değil ilk önce Allah’ın işleri önemlidir ama şimdi insanların mesuliyetini ele alalım.  Allah Kendisine karşı gelenleri çağırdığı için, insanın ilk sorumluluğu Allah’ın çağrısını duyup durumunun farkına varmasıdır.  Ondan sonra ettiğimiz tövbe yürekten, yani nasuh, olmalıdır, ama tövbemiz ne kadar samimi olsa da tövbe etmenin yetersizliğini kabul etmeliyiz ve kendimizi Allah’ın rahmetine teslim etmemiz söz konusudur.  Ondan sonra tövbe bir değişime yol açar Allah’a bakışımız ve hayat tarzımız da değişir.  Bu dört unsura Kutsal kitapların ışığında bakalım.
Tövbenin gerekliliğine yol açan hakikat Allah’ın mukaddesliğinden uzak ve farklı olmamızdır.  Hem Tevrat’ta hem de Kuran-ı Kerim’de açık ve kesin olan bu hakikat:
Ey Allahım Rab!  Ey Kutsalım sen … Gözlerin o denli paktır ki kötülüğü göremez ve sapıklığa bakamazsın (Eski Ahit Habakkuk Peygamber bölümü 1.Bap 12-13)
Âlemlerin Rabbi olan Allah ise her türlü kusurdan münezzehtir. (Neml Suresi 27:8)
Cenab-ı Hak kusursuz, biz ise kirli ve şere bulaşmış kişiyiz.  Bu doğru değilse dönmemize de gerek kalmaz.  Bundan dolayı tövbenin ilk adımı kirliliğimize değil Allah’ın mükemmelliğine bakmamızla başlar.  Yeşaya Peygamber Allah tarafından seçilmiştir.  Buna rağmen, bir görümde Allah’ın izzetiyle yüz yüze gelip, meleklerin Allah’ın tenzih olmasını ilan ettiğini duyunca, verebildiği tek müsait olan tepki yere kapanıp kendi kirliliğini itiraf etmesiydi.
Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm ve etekleri mabedi dolduruyordu. Kendisinden yukarıda Seraflar (melekler) duruyordu; … biri öbürüne çağırıp diyordu: Orduların RABBİ kuddûstur, kuddûstur, kuddûstur; bütün dünya onun izzetiyle dolu. ... Ve ben dedim: Vay başıma! Çünkü helâk oldum; çünkü ben dudakları murdar bir adamım ve dudakları murdar bir kavmin içinde oturmaktayım; çünkü gözlerim kralı, orduların RABBİNİ gördü. 
(Eski Ahit Yeşaya Peygamber Bölümü 6.Bap 1-5)
Mutlaka Allah’ın görkemine ve kusursuzluğuna tefekkür edersek, bu bizi tövbeye yönlendirir.  Ama dahası var, Hz. Davut’un tövbesine bakarsak başka bir hakikat görebiliriz.  Daha önce okuduğumuz ayetlerden sonra mübarek ayetler şöyle devam ediyor:
Beni temizle de pak olurum;  Beni yıka da kardan ak olurum.  Suçlarıma karşı yüzünü ört ve bütün fesatlarımı sil.  Bende temiz yürek yarat, ey Allah; ve içimde doğru ruh tazele. (Zebur Mezmur bölümü 51.Bap 7-10)

Burada ne görebiliriz?  Hz. Davut bu tövbe duasında hep Allah’tan rica ediyor.  Davut tövbe etti ama biliyordu ki kendisinin tövbe etmesi kâfi değildi, durum halledilmeden önce kendisinin Yüce Allah tarafından temizlenmesi ve yüreğini değiştirilmesi lazımdı.  Tövbe, bizi kurtaramaz; sadece bir kapıdır.  Tövbe kapısından faydalandığımızda Allah-ü Teâlâ bizi değiştirmeye başlar.
Tövbe, Allah-u Teâlâ ile kulu arasındaki muhabbet için çok önemli ve temel bir eylemdir.  Ondan dolayı ettiğimiz tövbe hakiki olmalı.  Kuran-ı Kerim’de kabul olunmuş tövbe nasuh tövbe olarak şöyle buyurulur
“Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim sûresi 66:8)
Nasuh Tövbe nasıl açıklanır?  İlk önce Allah’ın çağrısını duymamız gereklidir.  Ondan sonra içinde bulunulduğumuz durumu kabul etmemiz lâzım.  Bu durum nedir? – Cenabı Hakk’a karşı olan isyankârlığımızdan ötürü Allah’tan uzak olmamızdır.  Hz. Yeşaya Peygamber’in tebliğ ettiği gibi:
Ancak sizinle Allahınız arasına fesatlarınız ayrılık koydu ve suçlarınız onun yüzünü sizden gizledi de sizi işitmiyor. (Eski Ahit Yeşaya Peygamber bölümü 59.Bap 2)
Bu durumu düzeltmekten için aciziz ve Allah’a muhtacız (Fâtır sûresi 35:15), Kitab-ı Mukaddes de bunu açıkça gösteriyor:
Çünkü hepimiz bir murdar gibi olduk ve bütün salâh işlerimiz kirli esvap gibidir; ve hepimiz yaprak gibi soluyoruz; ve bizi fesatlarımız yel gibi alıp götürüyor. 
(Eski Ahit Yeşaya Peygamber bölümü 64.Bap 6)
Kuran-ı Kerim aynı noktayı vurguluyor:
Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgarın, şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte budur (İbrahim sûresi 14:18)
Nasuh tövbenin diğer önemli parçası ise niyettir – işlediğimiz günaha tekrar dönmeyeceğimize dair azmetmemiz lazım.  Bir hadise göre tövbe ettikten sonra işlediğimiz günaha geri dönmememiz şöyle ifade edilir “Sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir” (Ahmed b.Hanbel, Müsned, c.I, s.446).  Niyet önemli olmasına rağmen; tövbe ettiğimiz an, tekrar aynı kötülüğü yapmamayı azmediyoruz, ama hem nefsimiz hem de şeytan’ın aldatıcılığı güçlüdür ve niyetimizi yenebilir, bu yüzden niyet ne kadar önemliyse de o da kâfi değildir.
Nasuh tövbeden bahsedildiğinde er geç pişmanlık söz konusu olacak.  Günah işledikten sonra etkisini ya da sonuçlarını gören şahıs pişmanlığa kapılır ve bu pişmanlık onu tövbeye sevk edebilir.  Ama dikkat etmemiz gereken bir nokta var, pişmanlık ve tövbe aynı değildir.  Pişman olup tövbe etmeyenler de vardır.  Pişmanlık, insani veya dünyevi bir duygu ama tövbemizin nasuh olması için Yüce Allah’ın bize verdiği hüzün lazım, şu mübarek ayette gösterdiği gibi:
Tanrı'nın isteğiyle hüzün, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın hüznüyse ölüm getirir. 
(İncil-i Şerif 2. Korintliler bölümü 7.Bap 9-10)


Tövbe bir başlangıçtır:        

 Tövbe bir son değil, tam aksine bir başlangıçtır.  Tövbe kapısından geçtikten sonra kendi sorumluluğumuzun yanı sıra tövbemizi kabul eyleyen Yüce Allah da yeniden günah işlemememiz için biz kullarına yardım eder.  İncil-i Şerif ve Kuran-ı Kerim hakiki tövbenin neticesinin iyiliğe yönelik bir değişim olduğunu gösterir.
Yahya Peygamber şöyle buyurdu “Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin.” (İncil-i Şerif Matta bölümü 3.Bap 8) ve Havari Pavlus aynı şekilde Allah’tan aldığı görevi söyle açıkladı “İnsanları tövbe edip Tanrı'ya dönmeye ve bu tövbeye yaraşır işler yapmaya çağırdım.” (İncil-i Şerif Elçilerin işleri bölümü 26.Bap 20)  Başka bir yerde tövbeden sonra salih amelin gerekliliği açıklanır ”Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner”. (Furkan sûresi 25:7).
Tövbeye yaraşır işlerin iki boyutu var.  Birincisi davranışımız değişecek.  Salih ameller hayatımızda daha sık ve samimi olarak görünmeye başlayacak.  İkincisi, bakış açımız da değişecek.  Kendimize, günahlarımıza ve en önemlisi Allah’a ve Hz. İsa’ya bakış açımız değişecek.  Eskiden hissettiğimiz gurur yerine kendi acizliğimizi, Hz. İsa’nın tövbe kapısını sağlayan olduğunu göreceğiz.  Davranışımız ve bakış açımız değişmezse, tövbe kapısından faydalanmamıza dair şüphe vardır.
İncil-i Şerif’teki tövbe için vahiy olunmuş sözcük metanoia olmuştur.  Bu sözcüğün asıl anlamı değişmektir.  Havari Petrus halka tebliğ ettiğinde mukaddes ayetler söyle buyurur
 Öyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Allah’a dönün. Öyle ki, Rab size yenilenme fırsatları versin (İncil-i Şerif Elçilerin İşleri bölümü 3.Bap 19) 
Burada tövbe sadece Allah-u Teâlâ’ya dönmekten ibret değil, bu ayette iki kalıp kullanıldığı için hem tövbe (değişmek) hem de Allah’a dönmeyi kapsıyor.  Üstelik bu mübarek ayet’te Yüce Allah’ın işleri dikkatimizi çekiyor.  Biz tövbe kapısından geçiyoruz fakat Allah bizi değiştiriyor, işlediğimiz günahların üstesinden gelir ve kötülüğümüzü siler.  Ondan sonra sadece ahirette bir mükâfat beklemiyoruz daha bu dünyadayken Allah günahlarımızı bağışladıktan sonra bizi yenileyerek güzel mükâfatları sağlar.

Tövbe ve Kurtuluş:  


Tövbe’nin neticesi Allah’ın merhametinin hayatımıza akabilmesidir.  Tövbe, Allah’ın ihsanının hayatımıza gelmesini sağlayan bir vesiledir.  Tövbe etmemiz, kendimizi Allah-u Teâlâ’ya yaklaştıramaz ama yaklaştırılmamıza yol açar.  Tövbe kurtuluşu sağlayan bir amel olmaz.  Aslında kendi kurtuluşumuzu sağlayabileceğimizi düşünürsek, tövbenin anlamına aykırı bir şeyi düşünüyoruz demek, çünkü tövbenin bir parçası da, kendimizi değişme konusunda aciz ve Allah’a muhtaç olmamızı kabul etmemizdir.  Asıl olarak, tövbe, Rab’bin sağladığı kurtuluşa yol açan bir vesile ancak kurtuluş Allah’tan geliyor, bizim tövbemizden değil.
Zaten kurtuluşumuz tövbemize bağlı olursa, ona erişenlerden olmayacağız.  Neden, çünkü kurtuluşa erişmemiz için bütün günahlarımızdan tövbe etmek zorundayız.  Üstelik nusah tövbe aynı günahı bir daha işlemememize bağlı olursa ölüme kadar beklememiz lazımdır.  Oysa, kurtuluş Allah’ın merhameti ve ihsanına bağlı olduğu için tövbemiz eksik olsa da, bizi tövbeye çağıran Allah, ihsanıyla kurtuluşu bize sağlar.  
Vazoyu kıran çocuk, hatasını annesine itiraf ettikten sonra aralarındaki kırgınlık elbette kalkacak.  Anne vazonun kırılmasından özgün olmasına rağmen, çocuğunu o kadar çok sevdiği için kucağına alıp durumu her bakımdan iyileştirmeye başlayacaktır.  Nitekim Yüce Allah bizi o kadar çok sevdiği için, noksan tövbemize rağmen, çağrısını duyan kulunu affeder ve mükemmel bir yakınlık sağlar.  Sonra kuluna hudutsuz merhametini, sevgisini ve lütfunu bol bol yağdıracaktır.
Eğer sapmış durumumuzdan kalben tövbe edip itiraf edersek Hz. İsa bizi bulup Allah’ın huzuruna kadar götürecektir.  O zaman ailemiz ve cemaatimiz içinde takva sahibi olan erdemli ve doğru kişiler olarak yaşayabiliriz ve en önemlisi de Yüce Allah önünde temiz bir vicdanla ibadet edebiliriz.